Antropolojinin 100. Yılında: Kuramdan Sahaya Çalışmalar, BULUT MERYEM, Editör, Hece Yayınları, Ankara, ss.238-260, 2025
Bu bölümde, çevre antropolojisi ve ilişkili alanlarda, ekolojik kırılganlık, keder ve yasa dair yürütülen tartışmalar değerlendirilmektedir. Güncel çalışmalar ışığında, çevresel yıkım ve kayıpların yapısal farklılık ve eşitsizlik eksenlerinde farklı toplumsal sonuçlar ürettiği ortaya konmuştur. Ekolojik kırılganlığın ruhsal boyutuna bakıldığında, sosyal eşitsizlikler, güvencesizlik, dışlayıcı ve istikrarsız politikalar nedeniyle kronikleşen kurumsal güvensizlik, güçsüzleşme ve umutsuzluğun çevre temelli psikolojik krizleri derinleştirdiği görülür. Özellikle sömürgeleştirilmiş ve marjinalleştirilmiş topluluklarda ekolojik keder, tarihsel travmaların birikimiyle şekillenen kolektif bir deneyim niteliği taşır. Öte yandan, ekolojik krizler yalnızca yıkım ve kayıp ifade etmez, aynı zamanda doğayla yeni ilişkiler kurmayı mümkün kılan bir etik perspektif sunar. Bu yaklaşım, kaybı bir dönüşüm imkânı ve yası bir sorumluluk çağrısı olarak düşünmeyi önerir. Yasın açığa çıkardığı etik ve politik sorumluluklara yanıt verme iradesi, krizlere dirençli ve sürdürülebilir yaşam biçimlerinin gelişmesine katkı sağlayabilir. Bu bağlamda, “yas toplulukları” (Kretz, 2017), kolektif dayanıklılık geliştirme ve yaşamı yeniden inşa etme süreçlerini deneyimleme biçimleri açısından dikkat çekicidir.