Kolorektal kanserlerde HLA-G'nin doğal öldürücü İnhibitör Reseptörler ile etkileşiminin incelenmesi


Dinçer E., Peker K. D., Dağıstanlı F., Şentürk Çiftçi H., Sakız D., Oğuz F.

XVI. TIBBİ BİYOLOJİ ve GENETİK KONGRESİ, Muğla, Türkiye, 27 - 30 Ekim 2019, ss.29

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Muğla
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.29
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Amaç: Malign tümörlerin gelişimi yalnızca neoplastik transformasyonun değil aynı zamanda anormal hücreleri elimine etmede konakçı direncinin başarısızlığının da bir sonucudur. Kolorektal kanserinde (KRK), HLA-G’nin hücre yüzeyinde artışı ve doğal öldürücü (NK) hücre işlevlerinde bozulması gibi bireyin immün sisteminde çok sayıda değişiklikler görülmektedir. Çalışmamızda, sHLA-G seviyelerinin belirlenmesi ve tümörlü dokuda HLA-G ifadesinin kayıp yada yokluğu ve NK hücrelerinin öldürücü inhibitör reseptör (KIR) yüzey belirteçlerinin tümör dokusuna infiltrasyonun incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç-Yöntem: Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği tarafından kolorektal kanseri tanısı konmuş ve opere edilmiş 36 hasta (24E/12K) 40 sağlıklı kontrol (22K/18E) çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 62,33±11,49 yıl (yaş aralığı: 33-78) iken kontrol grubunun 50,03±11,30 yıl (yaş aralığı: 22-71) olarak bulunmuştur. Hasta ve kontrollerde ELISA yöntemi ile sHLA-G seviyeleri ve tümörlü dokuda immünohistokimya (IHK) yöntemi aracılığıyla HLA-G, NK hücrelerinin öldürücü inhibitör reseptör (KIR) yüzey belirteçleri incelendi.

Bulgular: IHK çalışmasının sonuçlarına göre hastaların %86,1’inde KIR pozitifliği, %16,7’sinde HLA-G pozitifliği gözlenmiştir. HLA-G pozitifliği hasta grubunda, kontrol grubuna oranla yüksek saptanmıştır (p=0.009). Sağlıklı kontrollerle kıyaslandığında KRK’li hasta dokularındaki KIR immün pozitifliğinde önemli ölçüde artış gözlenmiştir (p<0.0001). Tümör kesitlerinde, boyanma yoğunluğunun aynı tümör içindeki bir alandan diğerine değiştiği belirlenmiştir. Hasta ve kontrol serumlarındaki sHLA-G seviyeleri arasında bir farklılık gözlenmemiştir (p=0.871).

Sonuç: KRK’li hastalardaki HLA-G ve KIR belirteçleri ifadesinin artış gösterdiği gözlenmiş ve dolayısıyla KRK’de güçlü, bağımsız ve faydalı bir prognostik belirteç olabileceği düşünülmüştür. Sonuçlarımız HLA-G ve KIR belirteçlerinin gelecekteki immünterapötik yaklaşımlar için umut vaad edici bir hedef olabileceğini düşündürmektedir.