ADHAD Bahar Okulu, Ankara, Türkiye, 19 - 21 Nisan 2024, ss.20
Giriş: Pulmoner
hipertansiyon (PH) istirahat halinde sağ kalp kateterizasyonu (SKK) ile ölçülen
ortalama pulmoner arter basıncının (PAB) ≥
20 mmHg olması olarak tanımlanan klinik sınıfları 5 gruptan oluşan heterojen
bir hastalıktır. Grup 1 pulmoner arteriyel hipertansiyonun (PAH) alt
gruplarından ilaç ve toksinlerin neden olduğu PAH tüm PAH nedenleri içerisinde
çok ender görülmektedir (<%1). Bu yazıda İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp
Fakültesi PH polikliniğinde tanı alan ilaç nedenli PAH olguları sunulmuştur.
Olgu
1: Elli
dört yaşında kadın hasta 6 aydır olan çarpıntı ve nefes darlığı
şikayetleriyle başvurduğu kardiyoloji polikliniğimizden ekokardiyografide
tahmini sistolik PAB’ın 83 mmHg ölçülmesi nedeniyle tarafımıza yönlendirildi.
Mesleki maruziyet ve sigara öyküsü bulunmayan olgu 5 yıldır hematoloji
polikliniğimizden T hücreli büyük granüllü lenfositik lenfoma tanısıyla izlenmekteydi.
Ek hastalık öyküsü ve soygeçmişinde anlamlı özellik yoktu. İlaç anamnezinde
lenfoma tanısı sonrası 4 yıl metotreksat tedavisi ile izlendiği ve son 1 yıldır
siklofosfamid tedavisi aldığı öğrenildi. Fizik muayenesinde nabız sayısı
103/dk, solunum sayısı 16/dk, oda havasında SpO2 %94 idi. Dünya
Sağlık Örgütü fonksiyonel sınıfı (DSÖ-FS) 2 olarak değerlendirilen olgunun
akciğer oskültasyonu doğaldı, kalp oskültasyonunda ikinci kalp sesinin pulmoner
komponentinde sertleşme duyuldu. Serum biyokimyasında pro-BNP 101 pg/mL ve 6
dakika yürüme mesafesi (6DYM) 420 metre idi. Solunum fonksiyon testinde zorlu
vital kapasite (FVC) %86 (2860 mL), 1. saniyedeki zorlu ekspiratuvar hacim (FEV1)
%76 (1860 mL), FEV1/FVC oranı 74 ve karbon monoksit difüzyon
kapasitesi (DLCO) %58 ölçüldü. Ventilasyon/perfüzyon (V/P) sintigrafisinde pulmoner
emboli düşündürecek perfüzyon defekti saptanmadı ve bağ dokusu hastalıklarına
yönelik incelenen serolojik tetkikler negatifti. SKK’da sistolik PAB 72 mmHg,
diastolik PAB 29 mmHg, ortalama PAB 42 mmHg, pulmoner vasküler direnç (PVR) 9
wood ünite (WU), pulmoner kapiller uç basıncı (PCWP) 13 mmHg, kardiyak debi
3.24 L/dk, kardiyak indeks 1.83 L/dk/m2, sağ atrium basıncı 10 mmHg
ve vazoreaktivite testi negatif saptandı. Olgunun siklofosfamid tedavisi
kesilerek masitentan tedavisi başlandı. Masitentan tedavisinin 6. ayında
tekrarlanan SKK’da sistolik PAB 56 mmHg, diastolik PAB 20 mmHg, ortalama PAB 34
mmHg, PVR 6 WU, PCWP 13 mmHg, kardiyak debi 3.3 L/dk, kardiyak indeks 1.8
L/dk/m2, sağ atrium basıncı 7 mmHg idi. Birinci yıl poliklinik
kontrolünde DSÖ-FS 1, pro-BNP 60 pg/mL ve 6DYM 525 metre saptandı. Takiplerinde
akut gastrointestinal enfeksiyon sonrası septik şoka bağlı çoklu organ
yetmezliği nedeniyle PAH tanısı sonrası 15. ayda kaybedildi.
Olgu
2: 84
yaşında kadın hasta son 3 aydır olan, eforla artan dispne şikayetiyle tarafımıza
başvurdu. Bilinen hipertansiyon, hiperlipidemi, hipotroidi ve myelodisplastik
sendrom (MDS) tanıları olan olgunun mesleki maruziyet ve sigara öyküsü yoktu.
Soygeçmişinde anlamlı özellik olmayan olgumuzun ilaç anamnezinde MDS tanısı sonrası
6 ay ilaçsız izlendiği ve son 1,5 yıldır darbepoetin alfa tedavisi aldığı
öğrenildi. Fizik muayenesinde nabız sayısı 87/dk, solunum sayısı 16/dk, oda
havasında SpO2 %97 idi. DSÖ-FS 3 olarak değerlendirilen olgunun
akciğer oskültasyonu ve kalp oskültasyonu doğaldı. Serum biyokimyasında pro-BNP
1020 pg/mL ve 6DYM 315 metre idi. Solunum fonksiyon testinde FVC %105 (1970
mL), FEV1 %76 (1660 mL), FEV1/FVC oranı 84 ve DLCO %77
ölçüldü. Ekokardiyografisinde tahmini sistolik PAB 59 mmHg ve zirve triküspit
yetersizlik akım hızı 379 cm/sn görülmesi nedeniyle yapılan SKK’da sistolik PAB
43 mmHg, diastolik PAB 12 mmHg, ortalama PAB 25 mmHg, PVR 3 WU, PCWP 12 mmHg,
kardiyak debi 4.16 L/dk, kardiyak indeks 2.22 L/dk/m2, sağ atrium
basıncı 6 mmHg ve vazoreaktivite testi negatif saptandı. V/P sintigrafisinde pulmoner
emboli düşündürecek perfüzyon defekti yoktu ve bağ dokusu hastalıklarına
yönelik incelenen serolojik tetkikler negatifti. Hematoloji birimimize darbepoetin alfa
tedavisinin kesilmesi açısından konsülte edilen olgumuza, tedavinin devamı
uygun görüldüğünden masitentan tedavisi başlandı. Üçüncü ay poliklinik
kontrolünde DSÖ-FS 2, pro-BNP değeri 573 pg/mL ve 6DYM 408 metre olduğundan
tadalafil tedavisi eklendi. Olgumuzu 3 ay masitentan monoterapisi sonrası 2
aydır masitentan ve tadalafil kombinasyon tedavisiyle PH polikliniğimizde takip
etmekteyiz.
Tartışma: Birinci
olgumuz lenfoma tanısı sonrası 4. yıl ve ikinci olgumuz MDS tanısı sonrası 6.
ay takiplerine kadar yapılan ekokardiyografilerinde patoloji yokken sırasıyla siklofosfamid
ve darbepoetin alfa tedavisi sonrası yapılan ekokardiyografilerinde PAB artışı
olması nedeniyle ilaç ve toksin nedenli PAH olarak kabul edildi. PAH’a neden
olduğu bilinen ilaçlar ve toksinler günümüz rehberlerinde kesin ve olası olmak
üzere 2 grupta sınıflandırılmaktadır ancak yeni ilaç ve toksinlerle de PAH
ortaya çıkabileceği akılda tutulmalıdır. İlaç ilişkili PAH’ta tanı yaklaşımı
ve tedavi PAH’ın diğer alt grupları ile benzerdir. Hafif PH ve düşük riskli
hastalarda tetikleyici ilacı kesmek yeterli olabilir, bu hastaların 3-4 ay
izlenmesi önerilir. İlaç kesildikten sonra hemodinami düzelmiyor, ilaç
kesilemiyor veya başvuru anında ağır PAH var ise PAH spesifik tedavi
başlanmalıdır. Sonuç olarak, ilaçlara
bağlı PAH önemli bir klinik sorundur. Tüm PAH hastaları öykülerinde olası ilaç
kullanımı yönünden değerlendirilmelidir.
Anahtar Kelimeler:
Darbepoetin Alfa, İlaç ve Toksin Nedenli Pulmoner Arteriyel
Hipertansiyon, Pulmoner Hipertansiyon, Siklofosfamid