Kardiyak ve nörolojik tutulum ile seyreden idiyopatik hipereozinofilik sendrom olgusu


Kemeç G., Konyaoğlu H., Medetalibeyoğlu A.

Geleneksel İç Hastalıkları Günleri İnteraktif Güncelleştirme 2022, Sakarya, Türkiye, 24 - 27 Mart 2022, ss.78-79

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Sakarya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.78-79
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Giriş: Hipereozinofilik Sendrom (HES), eozinofillerin aşırı çoğaldığı ve bunlardan salınan mediatörlerin organ hasarına neden olduğu nadir lökoproliferatif bir hastalıktır. Primer, sekonder ve idiyopatik olarak sınıflandırılır. Primer HES’de klonal, sekonder HES’de diğer hücrelerden kaynaklanan sitokinlerin etkisiyle eozinofilik çoğalma görülür. Bazı solid tümörler, T hücreli lenfoma ve parazitozlarda görülebilir. İdiyopatik HES’de etiyolojiye yönelik incelemelerde nedene ulaşılamamaktadır. Vakaların %75’i idiyopatik HES’tir. Sık etkilenen organlar deri, akciğer ve gastrointestinal sistemdir fakat kardiyovasküler ve nörolojik tutulum mortal seyreder.

Amaç: HES’in komplikasyonları açısından tanı ve takibinin önemini vurgulamayı amaçladık.

Olgu: Otuz bir yaşında kadın hasta yirmi gün önce sol gözde kısa süreli görme kaybı ve ağız kenarında kayma şikayetiyle başvurdu. Beş yıl önce astım tanısıyla inhaler salbutamol ve beklometazon tedavisi başlanmış. Fizik muayenesinde subungal splinter hemoraji mevcuttu. LAP, HSM, döküntü saptanmadı. EKG’de yaygın ST depresyonu ve T negatiflikleri görüldü. Tetkiklerinde lökosit 18900/mm3, eozinofil 7100/mm3, nötrofil 9200/mm3 hemoglobin 13.3 g/dL, trombosit 215000/mm3, renal fonksiyonları ve karaciğer enzimleri normal, CRP 142 mg/L, ESH 58s, troponin T 650 pg/ml, LDH 484 U/L, triptaz 7 ng/ml olarak saptandı. Immunoglobulin alt grupları ve kompleman düzeyleri normal, otoimmun serolojisi negatifti. Gaytada parazit saptanmadı. Kemik iliği biyopsisinde eozinofil ve öncüllerinde artış vardı, blastta artış ve diğer serilerde displazi saptanmadı. Kemik iliğinden gönderilen JAK2, BCR-ABL, PDGFR-A, PDGFR-B, FGFR1, FIP1L1, c-kit negatifti. PET-BT’de patolojik FDG tutulumu saptanmadı. Solunum fonksiyon testi normaldi. EKO’da her iki ventrikül apeksinde duvar kalınlıkları artmış ve trabeküler yapıda, apekste en kalın yerinde myokard duvar kalınlığı 2 cm ve granüler yapıda saptanmış olup endomyokardiyal fibrozis olarak değerlendirildi. Kardiyak MR’da endokardiyal yüzlerde kontrastlanma artışı ve T2 ağırlıklı sekanslarda karşılık gelen ödemler, ventrikül apeksinde 10x8 mm boyutlu trombüs izlendi. Kranyal diffüzyon MR’da bilateral yaygın milimetrik akut iskemik alanlar saptandı. BT anjiografide sol brakiosefalik vende trombüs görüldü. Tedavisi hidroksiüre 3x500 mg, metilprednizolon 40 mg IV, enoksaparin 2x0.6 cc olarak düzenlendi. Eozinofil 100/mm3’e geriledi. Sonuç ve Tartışma: HES hipereozinofiliyle eozinofil ilişkili organ hasarının birlikte bulunmasıdır. Tanı için diğer hastalıkların dışlanması gerekmektedir. Tedavi etiyolojiye yönelik olduğundan ayırıcı tanı önemlidir. Olgumuz kardiyovasküler-nörolojik tutulumu olan idiyopatik HES olarak değerlendirildi. Hastalık konstitüsyonel semptomlar, deri döküntüleriyle başlayabileceği gibi kalp ve nörolojik tutuluma bağlı hızlı progresyon gösterip mortal seyredebilir. Hastalar asemptomatik olsa bile kardiyak açıdan değerlendirilmelidir. Amaç eozinofil sayısını 1500/mm3’ün altında tutmaktır. PDGFR-A pozitif HES vakalarında imatinib başlanırken, diğerlerinde glukokortikoidler denenmektedir. Steroid yanıtı alınamayanlarda hidroksiüre, vinkristin, siklofosfamid eklenebilir. HES’in erken tanınması, kardiyak açıdan klinik ve ekokardiyografik takibi, komplikasyonların medikal ve cerrahi tedavisi prognozu iyileştirmiştir.