Ölümünün 50. Yılında Hilmi Ziya Ülken Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 08 Kasım 2024, cilt.1, ss.25-26, (Özet Bildiri)
Felsefeden sosyolojiye, şiirden romandan, resimden hat sanatına hem çok çeşitli alanlarda hem de çok sayıda eser veren ve bu yönüyle “20. yüzyılın Ahmet Mithat’ı” sayılabilecek Hilmi Ziya Ülken’in (1901-1974) felsefe, sosyoloji ve toplum anlayışlarının dönemden döneme geçirdiği değişim sıkça gündeme getirilmiştir. Daha 1936 yılında yayımladığı “Yirminci Asır Filozofları”nın başında, kitapta “[o]günkü felsefe akımlarını” “objektif kalmaya gayret e[derek] izaha çalış[tığından]” bahisle, kitabın “âdeta müellifin fikrî hayatının bir tarihçesi olduğu”nu, “orada sırasıyla meyledilen ve tesiri altında kalınan akımlar görülece[ğini]” itiraf etmektedir. Ülken’in felsefe anlayışı 1924’te başlayan arayış döneminde metafizikten pozitif bilimlere, idealizmden maddeciliğe doğru bir değişim yaşamış, 1948 tarihli “Varlığın İki Yüzü” başlıklı yazısından itibaren döngünün ikinci yarısına geçerek yola çıkış noktası olan idealizme doğru hareket etmiştir. Böylece Ülken “Tarihi Maddeciliğe Reddiye” (1958), “Bilgi ve Değer” (1965), “Varlık ve Oluş” (1969) gibi idealizme yönelimi ifade eden eserlerini kaleme almıştır.
Ülken’in sosyolojik yönteme dair görüşleri ve uygulamaları için de benzer bir döngüden söz edilebilir. 1942 tarihli “Sosyolojinin Mevzuu ve Usulü” ve 1947 tarihli “İnsani İlimler Mümkün Müdür?” makalelerinden 1964’te “tin bilimleri” ekolünün Türkiye’deki önemli bir temsilcisi olarak gördüğü Kâmıran Birand’a ilişkin “vefeyat” yazısına giderken pozitivizmden yola çıkıp yorumlayıcı sosyolojiye ulaşır. Burada artık “kuru zihincilik” olarak nitelediği “pozitivizmin sistemli görüşü”nün “kendi tarihimize, kendi dünyamıza”, “kendi kültürümüze istenildiği gibi nüfuz etme imkanını verm”ediğinden bahsederek “anlama metodunu” ve “yaşayarak anlama”yı önerir. “Müspet zihniyetin objektifliği ve kuruluğu” bu çok katmanlı dünyayı “yaşanmadan, anlaşılmadan, unsurlarına irca ed[er].” Ülken’e göre “[tarih ve] değerler dünyasının tabiat gibi yalnız açıklanması değil, yaşanılması, manasına girilmesi gereki[r].” Öte yandan 1969 tarihli “Sosyoloji Tarihi”nde sosyolojik araştırmaların Comte’tan beri kaydettiği ilerlemeleri anlatırken “Le Play’nin monografi incelemeleri ve onun çığırını sonradan çok genişleten tecrübî sosyolojinin Amerika’da kazandığı yenilikler”i anmaktadır.
Bu bildirinin amacı, Ülken’in felsefe, sosyoloji ve topluma yaklaşımındaki değişmenin sosyolojik yöntem alanındaki yansımalarının izini sürmek; entelektüel kariyerinin farklı dönemlerinde sosyoloji metodolojisine dair ortaya koyduğu farklı düşünce ve pratikleri yorumlamak; bu farklı yöntemsel yaklaşımların nasıl bir değişme teşkil ettiğini anlamaya çalışmaktır. Buna göre Ülken’in metodolojik düşüncelerindeki değişme bir zayıflık, “fasit daire” ya da “kısır döngü” olarak değerlendirilebileceği gibi, bir “doğurgan döngü” olarak da görülebilir. Başladığı noktaya dönen düşünsel ve bilimsel seyahatinde Ülken’in yol boyunca uğradığı farklı durakların teşkil ettiği çeşitlilik, bu bildiri kapsamında bir zenginlik olarak ve Türkiye’deki sosyolojik araştırma geleneğine yaptığı yöntemsel katkılar açısından ele alınmaktadır.