Non-sendromik çocuklarda dentigeröz kistin dekompresyon apareyi ile konservatif yönetimi: literatür derlemesi ile multidisipliner olgu sunumu


Creative Commons License

Eyüboğlu Armağan B., Oktay S., Gedik Tarhan B., Erdem M. A., Pınar Erdem A.

31. Uluslararası Türk Pedodonti Derneği Kongresi, Antalya, Türkiye, 4 - 07 Ekim 2025, ss.189, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.189
  • İstanbul Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

GİRİŞ: Karışık dişlenme döneminde görülen non-sendromik dentigeröz kistler nadir olup, dişlerin sürmesini ve oklüzyonun gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu bildiride, bir olgu sunumu ile bir çocukta sendromik olmayan geniş mandibuler dentigeröz kistin konservatif tedavisi ve literatürün gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.
OLGU RAPORU: On bir yaşında erkek hasta, alt ön bölgede belirgin maloklüzyon ve dişsel düzensizlik şikayeti ile İ.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti A.D.’na başvurmuştur. Panoramik radyografide, sağ mandibular bölgede geniş, sınırları belirgin, radyolüsent bir lezyon ile birlikte mandibulanın bazal kenarına doğru yer değiştirmiş gömük kanin diş izlenmiştir. Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi A.D. ile yapılan konsültasyon sonrasında, 83 numaralı süt dişinin çekilerek, kist epitelinin çıkarılması ile biyopsi yapılması ve diren yerleştirilmesi planlanmıştır. Histopatolojik inceleme sonucunda dentigeröz kist tanısı doğrulanmıştır. Bir haftalık dren uygulamasını takiben hastaya, hareketli kist apareyi uygulanmıştır. On aylık takip sürecinde kistik alanın belirgin şekilde küçüldüğü ve kemik oluşumunun başladığı gözlemlenmiştir. Mandibular anterior dişlerin hizalanması ve 43 numaralı dişin sürdürülmesi amacıyla cerrahi flep operasyonu sonrası dişe ortodontik buton uygulanması planlanmıştır. Tedavi süreci, Pedodonti, Ortodonti ve Ağız Diş Çene Cerrahisi Anabilim Dalları ile multidisipliner şekilde sürdürülmekte olup hastanın takibine devam edilmektedir.
SONUÇLAR: Dentigeröz kistlerin erken tanı ve konservatif yaklaşımlarla yönetimi, maksillofasiyal büyüme potansiyelini koruyarak dişlerin ağız ortamına kazandırılmasını mümkün kılmaktadır. Bu olguda olduğu gibi, multidisipliner ve konservatif yaklaşımların, tedavi başarısını artırdığı ve uzun dönem prognozu olumlu yönde etkilediği düşünülmektedir.