Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2023
Balkanlar’dan Hicaz’a, Kafkasya’dan Orta Avrupa’ya, Afrika’dan Kırım’a kadar geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş ve üç kıtaya kök salmış Osmanlı İmparatorluğu yalnızca Türk-İslâm tarihini değil, Avrupa’nın ve Batı düşüncesinin de kaderini etkilemiştir. Kültür ve uygarlığı, tarih ve müktesebatıyla tarihe silinmez izler bırakan Devlet-i Aliyye, siyasî, coğrafî, iktisadî ve içtimaî zenginliğini Anadolu’da kurmuş, Rumeli’nde tahkim etmiş ve “gönül coğrafyasında” mücessem bir şekle büründürmüştür. Dinî ve siyasî karmaşanın hüküm sürdüğü Balkanlar’a “Pax Ottomanica” (Osmanlı Barışı) ile barış, huzur ve istikrarı getiren Osmanlı, akabinde tatbik ettiği iskân ve imaret politikasıyla da birçok bölgenin bayındır duruma gelmesinde başrolü üstlenmiştir. Osmanlı, hükmettiği toprakları tüm çeşitlilikleriyle kucaklayıp, Türk ve İslâm kültürünün müstesna hasletleriyle mayalamış ve inşâ ettiği eserlerle de farklı bölgelerin mimarî açıdan gelişip zenginleşmesini temin etmiştir. Döneminin en estetik, en seçkin üslûbuyla binâ edilen bu eserler, Devlet-i Aliyye’nin engin medeniyet birikiminin bir yansımasını oluşturmuştur.
Ruling over a vast geography from the Balkans to the Hijaz, the Caucasus to Central Europe, Africa to the Crimea, and settling in three continents the Ottoman Empire not only affected the Turkish-Islamic history, but also sealed the fate of Europe and the Western thought. It left an indelible mark on history with its culture and civilization, history and acquis, and establishing its political, geographical, economic and social welfare in Anatolia, the Empire fortified it in Rumelia and embodied it in its “geography of heart”. Once being a centre of religious and political turmoil the Balkans found peace, tranquality and stability thanks to the Pax Ottomanica, and this helped the Empire play a leading role in the development of lots of regions with the settlement and imaret policy implemented afterwards. The Ottoman Turks embraced the lands they ruled with all its diversity, fermented it with the exceptional characteristics of Turkish and Islamic culture, and ensured the architectural development and enrichment of different geographies with the works erected one after another. Having been built with the most aesthetic and distinguished style of the time those works were a true reflection of the vast civilizational accumulation of the Ottomans.