Tıp Bilişimi, Nilgün Bozbuğa,Sevinç Gülseçen, Editör, İstanbul Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, ss.673-692, 2021
Günümüzde hayat kolaylaştıran bir çok uygulamanın temelinde merak dolu arayışlar, daha üstün bir ırk haline gelebilmek için duyulan heyecan, durmak bilmeksizin hissedilen mükemmellik arzusu yatmaktadır. Tüm hayallere dayalı arayışlar gibi yapay zeka olarak andığımız popüler ve neredeyse hayatımızın tümünü kaplayan insan yeteneklerini barındıran makineler de tarih boyunca pek çok öyküde, resimde, heykelde betimlenmiştir. Tarih, Homeros’un İlyada’sından Aristoteles’in Politika adlı kitabına, Leonardo Da Vinci’nin eserlerinden, Frederic Vidoni’nin Anas makinesine uzanan, adım adım hayalin gerçeğe dönüşmesini izlemiştir. Aristoteles’in de Politika’da ifade ettiği üzere esasında her insanın en büyük hayali elinde tuttuğu tüm aletlerin ya emriyle ya da ihtiyaç halinde kendi işini yapan bir zekaya sahip olmasıdır. Yapay zekanın günümüzdeki hale gelmesi hatta birkaç yıl sonra geleceği aktif durum aynı insanlığın ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da Australopithecus’dan evrimleşmesi gibi uzun bir yolculuktur. Yaşam koşullarının itmesiyle arkaik erkek ve kadınların anavatanlarını terk ederek farklı bölgelere göç etmesi ve göç edilen bölgede verilen hayatta kalma savaşının sonucu olarak yaşanan evrim, artık koşullların değişmesiyle HomoSapiens olarak anılan insanlığın yeni bir cinse evrimini mi işaret etmektedir? Bu konuda birçok tartışma yapılırken multidisipliner olarak birçok alan ayrık ya da bütün halinde bu sürecin analizine ve bu evrilmenin yaşanmasına hizmet etmektedir. Bu bölümde ilk olarak asıl zekanın yapay zekayı üreterek, gücün tanımını nasıl değiştirdiği kısaca özetlenecektir. Ardından teknolojik gelişim sürecinin tıbbi alanda yaptığı katkılar incelenecektir. Son olarak yapay zekanın tıbbi alanda sunduğu imkanlarla ilişkili güncel çalışmalara yer verilecektir.