III. Uluslararası Kültür ve Medeniyet Kongresi, Mardin, Türkiye, 20 - 22 Nisan 2018, ss.195
Muvahhidler Devleti’nin İkâb Savaşı’nda (1212) Haçlılar karşısında yaşadığı büyük
mağlubiyet sonrasında Endülüs ve Mağrib’te yeni devletler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu
anlamda 1230’lu yıllarda, Endülüs’te Gırnata Sultanlığı veya Nasrîler olarak da bilinen Benî
Ahmer, Mağrib’te de Merînîler, Zeyyânîler ve Hafsîler gibi devletler ortaya çıkmıştır.
Güneydoğu Endülüs’te Gırnata merkezli küçük bir alanda sıkışıp kalan, Müslümanların
Avrupa’daki son siyasî oluşumu olan Benî Ahmer Devleti, Avrupalı Hıristiyan devletlerden
de sürekli destek alan başta Aragon ve Kastilya krallıkları olmak üzere kendisinden daha
büyük çok sayıda güçle aynı anda mücadele etmek durumunda kalmıştır. Bu mücadelesini
sürdürebilmek için sık sık başvurduğu yollardan biri Mağrib’teki Müslüman devletlerden
yardım istemek olmuştur. Bu anlamda Endülüs’e yardım tedarikinde askerî, siyasî ve coğrafî
anlamda en uygun olan devlet Merînîler olmuştur. Kuzey Afrika’da (Mağrib) bulunan diğer
devletler de Endülüs’teki Benî Ahmer Devleti’ne yardımlarda bulunmuş olsalar da, uzun
vadede askerî yardımı sistematik bir şekilde Merinîler sağlamışlardır. İşte bu yardımın
yapılmasında ön plana çıkan kurum da Meşîhatu’l-Ğuzât Kurumu olmuştur.
Hem orduya gönüllü olarak katılanlar hem de Merinî hükümdarı tarafından Endülüs’e sürgün
edilenlerle birlikte Benî Ahmer Devleti’nin ordusunda sayıca büyük bir artış meydana geldi.
Ve 670/1272 yılında Merinî hükümdarı Ebû Yûsuf Ya’kûb b. Abdülhak el-Mansur’un,
Mağrib’ten Endülüs’e geçen askerlere Mûsa b. Rahhû b. Abdülhak’ı komutan olarak tayin
etmesiyle Meşîhatü’l-Ğuzât teşkilatı kuruldu.
Meşîhatü’l-Ğuzât teşkilatının başındaki komutana “şeyhü’l-ğuzât” denmekteydi. Endülüs’te
Müslümanların hâkim olduğu hemen her beldede bu teşkilatın şubeleri bulunmaktaydı. Her
şubenin başında da birer şeyhü’l-ğuzât bulunmaktaydı. Ve bu şube komutanları şehir
valiliklerine bağlıydı.
Meşîhatü’l-Ğuzât teşkilatı Benî Ahmer-Merinî ilişkilerinin hem siyasal hem de askerî alanda
gelişmesinde etkin rol oynamıştır. Benî Ahmer Devleti’nin başı her sıkıştığında Merînîlerden
yardım istemiştir. Meşîhatü’l-Ğuzât teşkilatı sayesinde Hıristiyan kontlukların eline geçen
bazı yerler tekrar alınmıştır. İki devlet arasındaki ilişkiler özellikle de Ebû Yûsuf Ya’kûb’un
Endülüs’e yaptığı üçüncü seferinde iki devlet arasındaki bağı güçlenmiştir.
Meşîhatü’l-Ğuzât teşkilatı elde ettiği başarılarının getirisi olarak Benî Ahmer Devleti’nde özel
imtiyazlara sahip oldu. Ancak şeyhü’l-ğuzâtlar, bu imtiyazlar sayesinde kazandığı nüfuzla
Benî Ahmer Devleti’nin içişlerine müdahale etmeye başlamıştır. Şeyhu’l-ğuzâtların, Merinî
hükümdarının yakınlarından olması şartının bulunması da zaman zaman iki devlet arasında
çekişmelere neden oldu. Hatta Benî Ahmer-Merinî devletleri bu teşkilat üzerinden karşılıklı
güç savaşlarına girişmişlerdir. Benî Ahmer Devleti’nin giderek güçlenmesi ve Merînîlerin
gerileme sürecine girmeye başlamasıyla Gırnata sultanının eliyle teşkilat içerisinde tasfiye
başlamıştır. Nihayet 774/1374 yılında Merînîlerin güç kaybetmesinden istifade etmek isteyen
Benî Ahmer sultanı Muhammed el-Ğani Billah (V. Muhammed) tarafından son şeyhü’lğuzâtın Endülüs’ten gönderilmesiyle bir asra yakın ayakta duran teşkilat kapatıldı.