EBU HANİFE’DE TEKFİRİN PROBLEMATİK BOYUTU


Creative Commons License

Soyal F.

Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt.6, sa.2, ss.259-296, 2020 (Hakemli Dergi)

Özet

Çeşitli itikadî fırkaların ortaya çıktığı hicrî II. asırda, akılcı dinî söylemin ilk temsilcilerinden biri sayılan Ebu Hanife’nin itikadî konularda söz söylemesi, sonraları İslâm düşüncesini savunmayı gaye edinen sünnî kelâm anlayışının temellerinin atılması anlamına gelmektedir. Nitekim onun görüşlerinin tamamına yakını Matürîdîlik, bir kısmı da Eş’arîlik tarafından sürdürülmüştür. O, yaşadığı dönemde itikadî meselelere ilişkin farklı metodolojik yaklaşımıyla dikkat çekmiştir. Ebu Hanife’nin dinin aklen temellendirilmesi noktasında öne çıkan isimlerden olması ve bu kimliğini/duruşunu taassup olarak değerlendirilebilecek fikir ve görüşler karşısında da sürdürmesi, “ehl-i kıblenin tekfîri” meselesinde bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada mü’minleri kuşatıcı bir ilke olan “ehl-i kıblenin tekfîr edilmemesi” ilkesini ilk defa ortaya atan isim olarak onun konumu daha mutedil bir çizgide durmaktadır. İmân-Amel münasebeti tartışmaları bağlamında tekfîr meselesini ehl-i kıblenin tekfîri merkezinde incelemesi, araştırmacılar için onu ayrı bir konumda değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. “Tekfîr konusu”na odaklanırken Ebu Hanife’den hareketle ehl-i kıblenin kimliğinin açıklanması ve bununla kimlerin kastedildiğinin ortaya çıkarılması makalenin temel amacını oluşturmaktadır.