Mesane Kanserli hastalarda uzun Kodlamayan RNA-PVTI ve miR-l28 Ekspresyonlarının İncelenmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2024

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Tagi Ahmadi Rendi

Danışman: Semra Abbasoğlu

Özet:

Mesane kanseri (MK) dünya genelinde yaygın bir sağlık sorunudur. Tütün kullanımı, çevresel maruziyetler, diyetsel ve genetik faktörlerin yanısıra epigenetik faktörlerin de MK oluşumu ve gelişmesinde rol oynayabileceği ileri sürülmektedir. Son yıllarda, insan genomunun çok sayıda kodlamayan RNA (Non-coding RNA; ncRNA) içerdiği ve bunların çok sayıda transkripsiyonel ve posttranskripsiyonel düzenleyici işlevlere sahip olduğu gösterilmiştir. NcRNA’ların iki ana üyesi olan uzun kodlamayan RNA (lncRNA) ve mikroRNA’ların (miRNA) organizmadaki fizyolojik rollerinin yanısıra çeşitli malignitelerin oluşumunda etkili olabileceği rapor edilmektedir. MK etyopatogenizde birçok lncRNA ve miRNA türü araştırılmış olmakla birlikte, lncRNA PVT1 (Plasmacytoma Variant Translocation 1; PVT1), ve miRNA-128 ile MK ilişkisini inceleyen az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu nedenle çalışmamızda MK’lı hastalarının tümörlü ve bitişik normal dokularında PVT1 ve miR-128’in ekspresyonlarını inceleyerek, bu ncRNA’lar ile hastaların histopatolojik ve klinik özellikleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesini amaçladık. Çalışmamıza İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, Ürolojik Onkoloji Bilim Dalı’na Mayıs 2022 ve Nisan 2023 tarihleri arasında başvurarak MK tanısı alan 50 hasta dahil edildi. Kasa invaziv olmayan tümörlü doku ve bitişik normal dokuları transüretral mesane tümörü rezeksiyonu (TUR-MT) işlemi sırasında elde edildi. Doku örneklerinden kantitatif gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (qRT-PCR) yöntemi ile PVT1 ve miR-128 ekspresyonları saptandı. Bulgular Wilcoxon, Mann-Whitney U, Spearman testleri ve ROC (Receiver Operating Charecteristic) analizi kullanılarak istatistiksel olarak değerlendirildi. MK’lı hastaların tümör dokularındaki PVT1 ekspresyonları istatistiksel olarak anlamlı bir artış gösterdi. Yüksek tümör derecesine sahip dokularda, düşük dereceli dokulara göre PVT1 daha yüksek olarak bulundu. Tümör dokulardaki MiR-128 ekspresyonunda bitişik normal dokulara kıyasla artış olmakla birlikte, bu artış istatistiksel olarak anlamlı değildi. PVT1’in aksine, yüksek dereceli tümörlerdeki miR-128 ekspresyonları düşük derecelilerle kıyaslandığında anlamlı bir azalma saptandı. Tümörlü dokuyu normal dokudan ayırt etmek için yapılan ROC analizinde PVT1’in %69 duyarlılık ve %80 özgüllüğe, miR-128’in ise %58 duyarlılık ve %60 özgüllüğe sahip olduğu bulundu. Buna ek olarak, tümörlü dokularda, yüksek dereceli tümörleri düşük dereceli olanlardan ayırmak için yapılan miR-128 ROC analizi ise %55 duyarlılık ve %95 özgüllük gösterdi. Çalışmamız kasa invaziv olmayan MK hastaları için PVT1 ve miR-128’in erken bir biyobeliteç olabileceğini düşündürmektedir. Bununla birlikte, her iki parametrenin duyarlılık ve özgüllüklerinin nispeten düşük olması nedeniyle hasta sayısı arttırılarak, kasa invaziv, yakın ve uzak metastazlı hastaların da dahil edildiği daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.