Thesis Type: Doctorate
Institution Of The Thesis: Istanbul University, Institute of Social Sciences, Siyasal Bölümü, Turkey
Approval Date: 2023
Thesis Language: Turkish
Student: ALTUĞ KOÇ
Supervisor: Murat Metinsoy
Open Archive Collection: AVESIS Open Access Collection
Abstract:
20. yüzyıl Latin Amerikası toplumsal hareketlerin yoğun bir şekilde patlama yaptığı önemli bir coğrafyadır. Bu toplumsal hareketlerin temel özellikleri şiddetle iç içe geçerek bir halk hareketi haline gelmeleri ve devrimci karaktere sahip olarak, siyasal sistemlere meydan okumalarıdır. Bu hareketler üzerine yapılan mevcut çalışmalar, sosyal ve ekonomik yoksunluklara, toplumsal adaletsizliğe, sınıf mücadelelerine ve ABD'nin dış politikasının bu ülkelerdeki istikrarsızlığa katkıda bulunduğuna işaret etmektedir. Bu tez, toplumsal hareketlerin patlak vermesinde ve gerilla taktikleri gibi şiddet içeren yöntemlere başvurmalarında siyasal sistemin rolünü ortaya koyan son dönem devlet merkezci yaklaşımdan yola çıkarak, toplumsal hareketlerin oluşumunda ve özellikle şiddete yönelmelerinde siyasal sistemin başat faktör olduğunu savunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, bağımsızlık sonrası askerî ya da patrimonyal yönetimlerin hâkim olduğu otoriter rejimler, özellikle sömürge döneminin de etkisiyle muhalefeti ve toplumsal talepleri dışlamış, muhalif grupların seslerini duyurmak için şiddet yöntemlerine başvurmalarında önemli rol oynamıştır. Bu tez çalışmasının ele aldığı Orta Amerika ülkelerinden El Salvador, Guatemala, Honduras ve Nikaragua'nın tarihsel gelişimleri, iktisadi yapıları ve sosyokültürel durumlarının görece benzerliğine rağmen siyasal sistemlerindeki farklılıklar, otoriter eğilimdeki yönetici sınıfının farklı ittifaklarla biçimlenmesine ve değişken düzeyde baskı unsurlarına başvurmasına neden olmuştur. Toplumsal taleplerin siyasal sistem mekanizmasına dahil edilmemesi, toplumsal hareketlerin meydana gelmesine ve bu hareketlerin baskı aygıtlarıyla çözülmeye çalışılması, şiddetin hareketler tarafından son çare olarak görülmesine neden olmuştur. Bunu doğrular nitelikte dört ülkede de genel çerçevede otoriter ancak yapısal olarak farklılaşan siyasal sistemlerin ürettiği çelişkiler sebebiyle farklı krizler ve çözülmeler ortaya çıktığı görülmektedir. Nikaragua'da tek bir aile olan Somozalar üzerinde toplanan hanedanlık seviyesindeki neopatrimonyal iktidar, baskı aygıtlarıyla tüm demokratik katılım mekanizmalarını kapatarak karşısında muhalif bir koalisyonun örgütlenmesine sebep olduğu için şiddet yanlısı toplumsal hareket tarafından devrilmiştir. El Salvador'un oligarşi-ordu ittifakıyla gelişen iktidar geleneği, dönem dönem ordu içerisindeki vatansever iddiadaki grupların toplumsal çatışmanın önüne geçebilmek adına reformist müdahaleleriyle bölünse de, yerleşik ayrıcalıklara ve çıkarlara dayalı siyasal sistemi sürdürmek için kullanılan devlet baskısı, bir iç savaş ve şiddet sarmalıyla sonuçlanmıştır. Guatemala'da 1944 yılında seçimle yönetime gelen reformist sivil iktidar sürecinin ABD destekli bir darbeyle kesilmesinin ardından karşı devrim sürecinin başlatılmasına paralel olarak baskı aygıtlarının yoğun bir şekilde yerlilere yönelik sistemli bir yok etme politikasına dönmesi, 36 yıllık bir iç savaşı ortaya çıkarmıştır. Bu üç ülkenin aksine Honduras'ta ise, siyasal sistemin görece açıklığına bağlı olarak gelişen işçi ve sendika hareketleri 20. yüzyıl boyunca etkili olarak, iktidar ile yabancı oligarşiyi çoğunlukla müzakere zeminine ve uzlaşmaya sevk edebildiğinden ülkede şiddet yanlısı toplumsal hareketler büyüyememiş ancak 1980'li yılların başında, Reagan'ın saldırgan dış politikalarının öncülüğünde artan ABD müdahalesiyle başa çıkmak için küçük ve kısa vadeli örgütler tarafından şiddet içeren yöntemler kullanılmaya başlanmıştır. Çalışma, siyasal sistemler ve şiddet temelli toplumsal hareketler arasındaki etkileşimi yakından inceledikten sonra, dört ülkenin siyasal sistemlerini analiz etmiş ve ardından siyasal sistemlerinin, özellikle de hükümetin muhalefete karşı tutumunun, onları şiddete yönlendirmede ne derece etkili olduğunu ayrıntılı olarak tartışmıştır. Çalışmanın temel bulguları, bu toplumsal hareketlerin şiddet yöntemlerini benimseyip benimsememesinde siyasal sistemlerin, devletlerin topluma ve muhalefete yaklaşımının önemine işaret etmektedir. Ülkelere ilişkin ekonomik, demografik, tarihî ve askerî verileri içeren rapor, belge, istatistik, gazete ve sözlü tarih çalışmaları gibi birincil kaynaklar ile bölgelere ilişkin ikincil kaynaklardan faydalanan ve toplumsal hareket çalışmalarında görece az kullanılan bir perspektifi kullanan bu tez, siyasal sistemler ile şiddet temelli toplumsal hareketler arasındaki yakın ilişkiyi ortaya koymaktadır.