Düşük işsizlik, yüksek eşitsizlik ilkesiyle belirlenen ekonomik anlayışın egemen olduğu, toplumsal ve siyasal alanda post-materyalist değerlerin giderek daha fazla belirleyici hale geldiği, eşitlikten çok özgürlük değerlerinin vurgulandığı bir dönemde özgürlüğün bir eşitlik sorunu, eşitliğin de bir özgürlük sorunu haline nasıl getirilebileceğinin imkanlarını sorgulamak önemlidir. Bu tez çalışmasında, söz konusu sorgulamanın izinden gidilerek teorik çerçevede yürütülen tartışmaların merkezinde felsefe, antropoloji ve sosyoloji alanları kapsamında disiplinler arası bir yaklaşım izlenerek, sol düşüncede din, devlet ve demokrasi kavramlarının aralarındaki mesafeler sorgulanmıştır. Böylece dinin, devletin ve demokrasinin tahakküm yapıları kurabildikleri gibi özgürleşme aracı olarak da değerlendirilebileceği, sol düşüncede din, devlet ve demokrasi eleştirilerinin bu imkânı içerisinde barındırdıkları, toplum içerisinde birbirlerini dışlamayan, dayanışmacı ve dönüştürücü ilişkilerin kurulabilmesinin dinin, devletin ve demokrasinin bir karşıtlık olarak değil bir ilişkisellik olarak değerlendirildiğinde imkânlar yaratabileceği hususu ortaya konulmuştur.