Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Temel Tıp Bilimleri Bölümü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: Fatma Kalaycı Yüksek
Asıl Danışman (Eş Danışmanlı Tezler İçin): Meltem Uzun
Özet:
Aktif akciğer tüberkülozu
(AAT) günümüzde hala önemini koruyan bir halk sağlığı sorunudur. Önlenmesinde,
tanı ve tedavisinde yeni ve etkili biyobelirteçlere ihtiyaç duyulmaktadır.
MikroRNA’lar
(miRNA’lar) doğal ve adaptif immün yanıtları düzenleyen, konak immün sistem
hücrelerinin farklılaşmasında ve hastalık sürecinde etkili olan moleküllerdir.
Son dönemde miRNA’ların konak-patojen etkileşimlerinde de önemli rolleri olduğu
gösterilmiştir. Bu nedenle çalışmada, ATB’li hastalarda ekspresyon düzeylerinin değiştiği
bildirilen bazı miRNA’ların (miR-29a, miR-99b, miR-21, miR-146a, miR-361-5p,
miR-142, miR-223, miR-125b, miR-144, miR-155 ve miR-582) ülkemizde
ilk
kez ekspresyon düzeyleri belirlenerek, tanıda biyobelirteç olma
potansiyellerinin saptanması amaçlanmıştır. Gerçek zamanlı polimeraz zincir
reaksiyonu (GZ-PZR) yöntemi kullanılarak, 20
hasta ve 20 sağlıklı kişinin serum örneklerinden yapılan analizler sonucunda, kullanılan her iki referans ile de (U6
ve miR-93), miR-144
ekspresyon düzeyinin hasta grubunda sağlıklı kontrol grubundan istatistiksel
olarak anlamlı derecede daha düşük olduğu saptanmıştır (p<0,05). MiR-144’ün biyobelirteç
olma potansiyeli için receiver operating characteristic (ROC) analizi
kullanılmış ve AAT’lileri sağlıklılardan ayırmada etkin bir biyobelirteç olduğu
belirlenmiştir (AUC:%72, p<0,05). Çalışmada, hasta ve
sağlıklı kontrol grubu arasında diğer miRNA’ların ekspresyon düzeylerinde
istatistiksel olarak anlamlı bir fark belirlenememiştir (p>0,05). Sonuç olarak,
bu çalışma ile her iki referans ile de istatistiksel olarak anlamlı sonuç veren
miR-144’ün ileri analizler
için incelenecek ideal bir molekül olabileceği desteklenmiş, ancak TB tanısında
miRNA’ların etkinliklerinin belirlenmesi için, ATB dışında diğer akciğer
hastalıklarına sahip olguların da dahil edileceği ve daha yüksek olgu sayısı
ile planlanmış yeni çalışmaların gerekli olduğu düşünülmüştür.